Neden Sürekli Şişmanlıyorum?

Sponsorlu Bağlantılar

Şişmanlık çağımızın en büyük problemlarından biri olarak genç ihtiyar dinlemeden her bireyin derdi olabiliyor. Şişmanlığın sebepleri arasında tespit edilen teknolojik cihazların insan hayatını tutsak alması, kalıtsal etkenler, gerilim ve başka faktörlerle eş güdümlü devamlı kilo almanın verilen zararlarıda saymakla bitirmek olası değil.

Neden devamlı şişmanlıyoruz sorusunun yanıtını ve buna çözüm getirebilecek veriler veren Doktor Robert Lustig ile obezite üstüne yaptığımız söyleşi ve incelemeler neticesinde elde ettiğimiz verileri sizlerle detaylı bir yazı olarak paylaşacağız.

Harcadığınız Kaloriden Fazlasını Yemek Şişmanlatır

Doktor Robert Lustig bir endokrinolojist ve bilhassa obezite üstüne incelemeler yapan bir bilim adamı. Kendisinin şişmanlık üstüne sıra dışı (bugün büyük kurumlar yönünden geçerli görülen görüşlerle kıyaslarsak) düşünceleri var. Normalde beslenme eksperlerine göre şişmanlık kalori dengesi yüzünden gerçekleşir. Eğer harcadığınızdan oldukça çok kalori alırsanız şişmanlarsınız. Ama Lustig “bu kadar kolay değil” diyor.

Ortodoks bir beslenme eksperine göre şişmanlık çok yemekten ve az hareket etmekten kaynaklanır. Yani şişmanlık varsa suçlusu şişman kişidir. Oysa Lustig’e göre insanların büyük bir alanı çok yediği amacıyla kilo almıyor. Tam aksine şişman oldukları amacıyla çok yiyorlar ve bunun da en mühim sorumlusu hormonlar. Hormonları hatalı yönlendiren ise yanlş beslenme.

Yanlış beslenme hormonlarımızın yapısı değiştiriyor ve şişmanlamamıza sebep oluyor.

Insulin ve Leptin Hormonları

Obezitenin sebeplerini çok kolay değil ve ansızın çok sebepe dayanıyor olabilir. Zaten bilim adamları arasında da büyük bir düşünce ayrılığı yaşanıyor. Ama net tespit edilen bir şey var ki hormonlar şişmanlık üstünde mühim bir rol oynuyor ve bu hormonların en mühimlerinden biri leptin.

1994’de keşfedilen Leptin hormonunun vazifiyeti beyne “tokluk” sinyali yollamak. Leptin hormonu yağ hücreleri yönünden salgılanıyor ve bedenimizdeki yağ seviyesi arttıkça leptin seviyesi da artıyor ve bu sayede leptin beyne “artık doydum, yeteri kadar deptespit edilenmış enerjim var, açlık hissini kes” sinyali yolluyor. Ve kendinizi tok hissediyorsunuz.

Normalde obez insanlarda leptinin çok oldukça çok olması lazım ve öyle ama sebepse leptinin sinyalleri beyne ulaşmıyor ya da ulaşsa da beyin bu sinyallere karşı duyarsızlaşıyor. Yani beyin, leptini göremiyor. Leptinden gelen sinyalleri alamayan beyin hala yağ depolamamız lüzumluliğini zannediyor ve devamlı kendimizi aç hissetmemizi sağlyor. Bu durumun adı leptin direnci.

Lustig’e göre şişmanlıkla alakalı bir başka mühim hormon da insulin.

Insulin kanda amino asitler ya da glikoz yükselince salgılanıyor ve vazifiyeti besinlerı hücrelere göndermek. Eğer kanda çok çok glikoz varsa da onu yağ olarak depolamak.

Lustig’e göre insulinin şişmanlığa sebep olma yollarından biri leptinin beyne yolladığı sinyale engel olmak. Yani insulinin kanda devamlı yüksek oranda olması leptin direncine sebep oluyor.

Yüksek insulin, leptin sinyalini kesiyor ve bu sayede beyin bedende yeteri kadar enerji bulunduğunu görmüyor ve açlıktan öldüğümüzü düşünüp iştahımızı, irademizle yenemeyeceğimiz bir biçimde açıyor.

Insulin bir başka işi de yağ hücrelerine sinyal yollayıp, yeni yağ depolamalarını ve var tespit edilen yağı da korumalarını sağlamak.

Insulinin devamlı yüksek kalmasının sebeplerinden biri “insulin direnci”

Insulin direnci, beden hücrelerinin insulin sinyalini görmemesi demek. Glikoz beden amacıyla lüzumlu bir enerji kaynağı olsa da kanda normalden çok bulunduğu vakit toksiktir ve dokulara zarar verir. Normalde kanınızda çok glikoz varken insulin salgılanır ve insulin hücrelere “kanda enerji var ve onu alıp kullanın” sinyalini yollar. Hücreler de buna uyar. Ama hücrelerin içerisinde esasen yeteri kadar enerji varsa hücreler bu emire karşı gelir. Çünkü çok enerji hücreler amacıyla zararlı. Kısacası hücreler insuline karşı duyarsızlaşır. Böylece pankreas kandaki çok glikozu azaltmak amacıyla oldukça da çok insulin üretmek mecburiyetinde kalır. Bu duruma hiperinsulinemia denir.

Tabi ki insulin kötü bir hormon değil. Yaşamak amacıyla muhakkak lüzumlu. Ama süreğen olarak yüksek olunca o vakit büyük problemlara sebep oluyor.

Peki insulin düzeyinin devamlı artmasına sebep tespit edilen ne?

Lustin’e göre, herkezin bildiği şeker (beyaz şeker) insulin direncine sebep tespit edilen en mühim etkenlerden biri. Şeker glikoz ve fruktozdan meydana geliyor. Glikozda bir problem yok ama fruktoz hem çok tatlı, hem de alışkanlık yaratıyor. Şeker yediğimiz vakit kandaki glikoz düzeyi ansızın çok süratli yükseliyor ve yüksek oranda insulin salgılanıyor. Sürekli şeker yendiği vakit insulin düzeyi devamlı yüksek kalıyor ve vakit içerisinde hücreler insuline karşı duyarsızlaşıyor ve insulin direnci başlıyor.

Ama yüksek insulin civarını azaltmak amacıyla yalnızca şeker yemeye son vermek yetmiyor. Şekerin alışkanlık yarattığını söyledim ve besin yapımcıları de bunu çok güzel biliyor. Bu yüzden aklınıza gelebilecek her şeyin amacıylae şeker katıyorlar. Örneğin Mc Donalds ya da Burgerking’de yediğiniz hamburger ekmeğinin amacıylae, kahvaltı gevreklerine, light yoğurtlara ve sütlere.. Aklınıza gelebilecek her şeye!

Insulini Azaltmanın Yolu

Eğer yüksek insulin hem insulin direncine hem de leptin direncine yol açıyorsa ama bunu tersine çevirmek güç değil.

Vücuttaki insulin salgılanmasını gerçekleştiren ana etmen yediğimiz karbonhidratlar. Protein de insulini arttırıyor ama çok oldukça az oranda. Asıl arttıran karbonhidratlar. Yediğimiz karbonhidratlar glikoza çevriliyor ve glikoz kana karışınca insulin salgılanıyor. Eğer oldukça az karbonhidrat yerseniz insulin seviyeniz azalır. Bir mühim nokta da düşük glisemik indeksli karbonhidratlar tüketmek. Yüksek glisemik indeksli karbonhidratlar ansızın kan şekerini yükseltiyor ve insulini oldukça çok ve oldukça süratli yükseltiyor. İşlenmiş, rafine besinler (beyaz ekmek, beyaz un, şeker vs) tamamıyla yüksek glisemik indekse sahip. Internette bir tablo bulup besinlerın glisemik değerlerini bulabilirsiniz.

Beslenmenizden karbonhidratları azaltırsanız, kalorileri azaltmasanız bile kilo kaybedersiniz. Öyle ki uygulanan incelemeler düşük karbonhidrat diyeti yapanların kendisinden oldukça az kalorili bir yüksek karbonhidrat diyeti yapanlara göre çok oldukça çok kilo verilenni gösteriyor.

Aslında bizi şişmanlatan “çok kaloriler” değil. Tabi bu kaloriler tamamıyla önemsiz manasına da gelmez. Ama asıl muhimi ne? Bizi şişmanlatan ne?

Söylediğim gibi karbonhidratlı bir besin yediğiniz vakit karbonhidrat glikoza çevrilir ve kana karışır. Vücut yükselen kan şekerini azaltmak amacıyla insulin salgılar. Insulin de çok glikozu yağa çevirir. Insulin salgılanması yağ yakmayı imkânsız duruma getirirken, yağ depolamayı çok kolaylaştırır.

Diyelim ki günde 2000 kalori harcıyorsunuz ve 2000 kalori yiyorsunuz. Kilo almazsanız. Bu bu tür günlerce devam eder. Ve sonucunda bir gün diyelim ki size dışarıdan insulin verildi (ya da bu 2000 kalorgüzel yüksek karbonhidratlı besinlerdan almaya başladınız)

Ne olur?

Çok kolay… Vücudunuz dışarıdan aldığınız 2000 kaloriden 500’ünü YAĞ olarak depolar. Yani şişmanlarsınız. Ama gün süresince 2000 kalori harcadınız. Eksik tespit edilen (yağa çevrilmiş tespit edilen) 500 kalori ne olacak?

İşte o da size yorgunluk, halsizlik, bitkinlik ve eksik tespit edilen kalorileri telafi etmek amacıyla AÇLIK hissi olarak geri döner.

Böylece yedikçe acıkan, acıktıkça yiyen bir insan meydana çıkar..

Örneğin spor yapan insanlar sporu bıraktıktan sonra ansızın kilo alır ve hem de tip II şeker hastalığına yakalanır. Çünkü hayatları süresince spor eforlarını desteklemek amacıyla yüksek karbonhidratlı beslenirler ve vakit içerisinde hücreler insuline karşı direnç kazanır. Sporu bırakır bırakmaz da kilo almaya başlarlar.

Sağlıklı yaşam sürdürmek ve hayatınız süresince kilo almamak amacıyla günlük karbonhidrat tüketiminizi dengeleyin. Örneğin spor yapmıyorsanız, masa başı işi yapıyorsanız günlük 50-100 gram karbonhidrat yeterli olacaktır. Haftada üç gün beden çalışıyorsanız, boş günlerinizde 50-100 gram ve çalıştığınız vakit içerisinderda 150-200 gram karbonhidrat tekrar yetecektir. Daha çoğunu yiyerek lüzumsuz yere insulin civarınızı yüksek bulundurmanıza lüzum yok. Tabi bu dediklerim profesyonel sporcular ve günde 2 saatten çok yüksek yoğunluklu dayanıklılık sporları yapanlar amacıyla geçerli değil.

Sponsorlu Bağlantılar
Yazıyı Sosyal Ağda Paylaş

Dukan Diyeti Listesi
Dukan diyeti son zamanların en tanınmış diyetlerinden biri o...
En Kolay Zayıflama Yöntemi Nedir?
En kolay zayıflama yöntemi halk arasında çok fazla aranıyor....
Çiğ Gıda Diyeti Nedir? Artıları ve Eksileri Nelerdir?
Çiğ gıda diyeti ya da çiğ beslenme, en az yüzde 70 pişmemiş,...
Fazla Kilolardan Kurtulmak için Çözümler
Kilodan günümüzde şikâyetçi olmayan kaç kişi kaldı? Kilo alm...
İştah Kapatan Bitki Çayları ve Otlar
Kilo vermek için sadece diyet yapmak yada spor yapmak gibi y...
Limon Otunun (Melisa Otu) Kullanımı ve Yan Etkileri
Limon otu ya da melisa (Melissa officinalis), nanegiller ail...
Diyet Yaparken Yapılan Hatalar
Sağlıklı bir yaşam ve iyi bir vücuda sahip olmak için diyet ...
Vejetaryen Diyet Uygulayanlar Yeterli Protein Alabilir mi?
Vejetaryenlik, et, süt, peynir, yumurta gibi hayvansal ürünl...
Montignac Diyeti Nedir? Nasıl Yapılır?
Fransız diyeti” olarak da adlandırılan Montignac diyeti son ...
Uyurken Nasıl Kalori Yakılır?
Uyurkende kalori mi yakılır? demeyin. Uyurken nasıl kalori y...
Doğurganlık Arttıran Diyet Nasıl Yapılır?
Diyet yapmak sadece kilo vermek için yapılan bir uygulama de...
Kış Diyet Listesi
Kış diyetide nedir? dediğinizi duyar gibgüzelm. İnsan metabo...
Düşük Karbonhidrat Diyeti Yararlı mı?
Diyet yaparak kilo vermek isteyenlerin son vakit en gözde ve...
Lahana Çorbası Diyeti Nedir? Nasıl Yapılır?
"Lahana çorbası diyetide neymiş, bu tür diyet mi olur" demey...
Sıvı Diyetler Yerine Sağlıklı Detoksları Tercih Edin
Beslenme ve Diyet Uzmanı Öznur Akgöz, detoks adı altında bil...